İnsan, doğa ile savaşmaktan ziyade onunla uyum içerisinde yaşamaya çaba göstermiş ve bu şekilde de ırkının devamlılığını sağlamıştır. Dünya var olduğundan beri, doğa olayları düzenli akış içerisinde, sürekli olarak gerçekleşmektedir. İnsanlar; jeolojik, klimatik ve biyolojik olayları engelleyemediklerinin ve bu olayların etkilerini azaltılabileceklerinin bilincine vardıkları andan itibaren bilim ve teknolojiyi bu yönde kullanmışlardır. Ancak kaos sadece doğal olaylar sonucunda oluşmamaktadır. İnsan kaynaklı kaotik olaylar, dünya globalleştikçe daha tehlikeli bir durum haline gelmektedir.


İnsan kaynaklı kaotik olaylar nedir?

Topluluklar halinde yaşayan ve var olduğu günden bu yana sürekli nüfusu artan insanlar; savaş, terör, göç, yangın gibi birçok kaotik sosyal olaya neden olmaktadır. 20. yüzyılın başından itibaren de sanayi kazaları, ulaşım kazaları, kimyasal saldırılar, nükleer kazalar gibi kaotik olaylar yaşanması en muhtemel olaylar içerisinde yer almaktadır. Tüm bunlar insan kaynaklı olaylar olarak kaosa neden olup, en az doğa olayları kadar şehirler için risk teşkil etmektedir.

Şekil 1: Şehirler için önemli riskler haritası

21. yüzyılda yatırımları hızlanan ve dünyanın her bölgesine yayılan akıllı şehir kavramı ise meydana gelebilecek doğa olayları ve insan kaynaklı kaotik olaylar karşısında insan odaklı bir koruma sağlayabiliyor. Bileşenleri çalışmadığında hizmet aksaması olan veya hizmet dışı kalarak toplumsal hizmeti engelleyen ağlar şeklinde tanımlanan; ulaşım ağı, telekom ağı, elektrik ağı, su ve kanalizasyon ağı gibi kritik altyapı ağları aksadığında şehirlerde kaos yaşanabilmektedir. Bir metronun bozulmasıyla metro hatlarının çalışmaması, elektrik arızaları nedeniyle ana hizmetlerin durması gibi pek çok örnek sayılabilir.

Doğa kaynaklı veya insan kaynaklı nedenlerle oluşabilecek olan bu kaotik olaylarda; akıllı şehirler birer risk yönetimi olarak ele alındığında, alternatif stratejiler uygulanabilir, olaylar kısa sürede çözülebilir veya sıkı ağ güvenliği ile birlikte hiç yaşanmaması sağlanabilir.

Misal; altyapı hizmetlerinde akıllı şehir uygulamaları kullanılarak, su kaybı engellenebilir, atık su ve yağmur suyu karışımı önlenebilir, su artıma sistemleri verimli çalıştırılarak olması muhtemel su krizlerinin önüne geçilebilir. Yine aynı şekilde, ulaşım hatların yapılabilecek olan bir saldırıda, alternatif güzergâhlara yönlendirmeler, diğer hatlara geçişler sağlanarak toplumsal hayatın etkilenmemesi sağlanabilir.

Akıllı şehirler konsept olarak; tüm yönetim birimleri ile şehir sakinlerinin, hatta nesnelerin ağ üzerinden birbirleriyle etkileşim halinde olduğu, anlık bilgilendirmelerin ve yönlendirmelerin kolayca sağlanabildiği yapılardır. Bu nedenle kaosa neden olan etkenler kolayca tespit edilebilir, erken uyarı sistemleri ile yönlendirmeler sağlanabilir, alternatif stratejiler geliştirilebilir ve krizden kolayca çıkılabilir. Bu noktada akıllı şehir yatırımları yapılırken, ağ güvenliği de ihmal edilmemeli, kaosa yol açabilecek tüm riskler hesaplanarak üst bir yönetim sağlanabilmelidir. Keza ağ güvenliğinin sağlanmaması da birçok kaosa yol açabilir. Düşünün ki; akıllı aydınlatma sistemlerine sızan bir casus bir şehri nasıl karanlığa gömebilir?

Bu sebepler doğrultusunda doğa veya insan kaynaklı tüm kaotik olayların önüne geçmek, etkilerini azaltmak veya sonrasında korunmak için birçok akıllı sistem oluşturulmaktadır. Şehirlerin, toplum güvenliğini sağlamak için akıllı kamu güvenliği sistemlerine yatırım yapmaları ve bu sistemlerin güvenliğini sağlamaları sürdürülebilirlik açısından önemsenmektedir. Devlet ve yerel yönetimlerin siber güvenlikbütçelerinde yaptıkları artışlar, acil yardım hatlarındaki dijitalleştirmeler, toplum geri bildirimlerinin daha fazla dikkate alınması gibi gelişmeler konunun önemini göstermektedir.

Total
0
Shares